Üniversite hayatının zorluklarıyla baş eden gençler, sıkça karşılaştıkları stres ve kaygılarla başa çıkmaya çalışırken, bazen beklenmedik olaylarla yüz yüze gelebiliyor. Son günlerde gündeme bomba gibi düşen bir olay, üniversiteli Helin’in hayatıyla ilgili yeni bilgiler sunuyor. 20 yaşındaki Helin’in hayatına veda ettikten sonra geride bıraktığı son mesaj, ailesi ve arkadaşları tarafından büyük bir üzüntüyle karşılandı. Helin’in bu mesajı, sevdiği insanlar üzerinde derin bir etki bıraktı ve birçok soruyu da beraberinde getirdi.
Helin’in yakınları, olayın ardından sosyal medya üzerinden yayınladığı son mesajda “Hayatımda birçok şey beni yoruyor ve artık dayanacak gücüm kalmadı.” ifadelerine yer verdiğini aktardı. Bu mesaj, genç bireylerin yaşadığı derin duygusal krizlere ve basit gibi görünen ama ağır sonuçlar doğuran zihinsel sağlık sorunlarına dikkat çekiyor. Helin’in mesajında aynı zamanda, yaşamaya değer bulduğu anlardan ve gelecekteki hayallerinden de bahsetmesi dikkat çekti. “Hayallerime ulaşmak için savaşıyorum ama bazen yorgunluk beni ele geçiriyor” şeklindeki ifadeleri, birçok gencin ruh halini yansıtıyor.
Son yıllarda üniversite çağındaki gençler arasında artan intihar vakaları, toplumun zihinsel sağlık konusunda daha fazla bilgi edinmesini ve farkındalık kazanmasını zorunlu kılıyor. Helin’in hayatının sonlanmasının ardından, arkadaşları ve aile üyeleri, gençlerin yalnız olmadıklarını ve destek aramaktan çekinmemeleri gerektiğinin mesajını vermek için bir araya geldiler. “Helin’in yaşadıkları, aslında çoğumuzun hissettiği sıkıntılardı. Onun için bir şeyler yapmalıyız” diyerek çağrıda bulundular.
Helin’in son mesajının sadece kendi ruh haliyle ilgili olmadığı, toplumda daha büyük bir sorunun var olduğuna işaret ediyor. Psikoloji alanındaki uzmanlar, gençlerin sosyal medyada sürekli bir mükemmellik algısıyla boğuşmasının ve bu durumun yarattığı baskının, ruh sağlığı üzerinde son derece yıkıcı etkileri olduğunu ifade ediyor. “Gençler, yalnızca dışarıdan değil, kendi içsel mücadeleleriyle de baş etmeye çalışıyorlar” diyen uzmanlar, gençlerin duygusal ve zihinsel sağlıklarının nasıl korunabileceği konusunda çeşitli önerilerde bulunuyorlar.
Helin’in başına gelenlerin bir tesadüf olmadığını vurgulayan psikologlar, ailelerin çocuklarıyla olan iletişimlerinin güçlenmesi gerektiğini belirtiyorlar. “Sözel iletişimde sorunlar oldukça yaygın. Aileler, çocuklarının duygusal durumlarını anlamaya çalışmalıdırlar” cümleleriyle devam eden uzmanlar, gençlerin hissettiklerini ifade etmeleri için güvenli bir ortam sunmanın önemine dikkat çekiyor.
Bu olayın ardından, üniversitelerde daha fazla destek programları ve zihinsel sağlık farkındalığı etkinlikleri düzenlenmesi gerektiği konusunda çağrılar yapıldı. Helin gibi gençlerin hayatını kaybetmesini önlemek amacıyla, bireysel ve toplumsal olarak farkındalığın artırılması zaruridir. Onun bıraktığı mesaj, yalnızca bir veda değil; aynı zamanda bir çağrıdır. Tüm toplumu etkileyecek bu önemli konuda herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir.
Sonuç olarak, Helin’in hayatı ve son mesajı, gençlerin yaşadığı duygusal baskıları gözler önüne seriyor. Bu durum, hem ailelerin hem de eğitim kurumlarının dikkatini bir kez daha çekmeli ve gençlerin ihtiyaç duydukları destek ile onlara düşen sorumlulukları da hatırlatmalıdır. Yalnızca aileler değil, toplumun tamamı gençlerin sağlıklı birer birey olarak yetişmeleri için gerekli önlemleri almak zorundadır. Bu anlamda, Helin’in hikayesi, umutla dolu bir gelecek için bir dönüm noktası olabilir.